Evet Arkadaşlar Bugün Yine güzel bir içerik ile sizlerleyim :)
Zaman zaman kendimizle dahi tartışıp, yaptığımız şeylerden ya da söylediklerimizden pişmanlık dinlemiyor muyuz? Öyleyse, sıhhatli kavganın yollarını öğrenmeli, öyle hareket etmeliyiz.
Ceren ve Emre, iki yıllık konutlular. Emre flört ettikleri günleri özlüyor olmakla birlikte, konutluluklarında çok da büyük bir mesele olmadığını düşünüyor. Ceren ise geleceğe dair çok evhamlı. Aralarındaki meseleleri konuşamadıklarından yakınıyor. "Problemleri kesintisiz halının altına süpürüyormuşuz gibi seziyorum. Emre hiçbir zaman meselelerimizi konuşmak istemiyor. Çözemediğimiz her mesele, yarın karşımıza çıkmayacak sanki. Emre'ye güvenemiyorum artık” diyor. Ceren'in yanında uysal uysal oturan Emre, birden Ceren'in lafını kesiyor. Reelinde cevap beklemediği çok muhakkak bir ses tonuyla, "Konuşunca çözebiliyor muyuz sanki Ceren?” diye soruyor. "Her konuşmamız tartışmayla bitiyor. Sonunda ben öfkeleniyorum, Ceren de ağlama krizlerine kapılıyor. Bu gidişata gelmektense, hiç konuşmamak daha iyi değil mi?”
Buse ve Cüneyt ise yedi aydır beraber. Buse evlenmek istiyor. Artık evlenme yaşının geldiğini, biyolojik saatinin bebek alarmı çalmaya başladığını düşünüyor. Cüneyt ise Buse'yi çok beğeniyor olmakla birlikte, evlenmekten korkuyor. Ona göre ilişkileri henüz yeterli olgunluğa ulaşmış gidişatta değil. Kendi yaşlarının değil, ilişkinin yaşının henüz genç olduğunu düşünüyor. Kaygılarını; "Çok fazla tartışıyoruz. Neredeyse her konuşmamız tartışmayla bitiyor. Geç kalmamdan kadehi ortada vazgeçmeme kadar her şey münakaşa mevzusu. Buse'nin dilinin kemiği yok ne yazık ki. Buse'yi çok hoşlanıyorum ama böyle münakaşa kavga et bir konutluluk da istemiyorum” diye ifade ediyor.
Peki ama, nedir birbirini bu kadar hoşlanan çiftlerin her kavgalarını tartışmayla sonuçlandırmalarının sebebi? Beraber gülen eğlenen bu insanların, neden iş kendi problemlerini konuşmaya geldiğinde sonu hep tartışmayla biter? Öncelikle müzakere ve münakaşayı birbirinden doğru ayırmak gerek. Kavganın enerjisi makûs olsa dahi, tartışmak son derece sıhhatli. İki insanın fikir ayrılığı yaşamaması, her daim aynı kararda olması ne muhtemel. Zaman zaman kendimizle dahi tartışıp, yaptığımız şeylerden ya da söylediklerimizden pişmanlık dinlemiyor muyuz?
Hiç tartışmayan bir çift için iki ihtimalden bahsedebiliriz; ya geçmiş süreçte tartışmış ve meselelerini çözmüşlerdir, başka bir deyişle bugüne dair ilişkilerini etkileyen ve etkileyecek problemlerde fikir birliğine varmışlardır, ya da tartışmamak ismine problemlerin üzerini kapatıyorlardır, ki bu çok riskli. Meseleleri görmezden gelmek, tartışmamak ismine üzerini kapatmak, bir gün büyük bir patlama yaşanacağına delalettir. Ancak müzakere ve münakaşa etkenin ayrımını doğru yapmak gerekir. Elbette fikir ayrılıkları olacak. Hatta bu fikir ayrılıkları tartışılırken, heyecanlanılacak, öfkelenilecek ve neticede çözüme erişmenin iç huzuru yaşanacak. Fakat müzakere hakimiyetten çıktığında, taraflar artık hiddetini hakimiyet edemez olduğunda ve incitici laflar filtresiz telaffuz edilmeye başlandığında, artık tartışmaktan bahsedemeyiz. Münakaşa başlamış demektir ve hiçbir mesele, böyle hakimiyetsiz bir civarda çözüme erişemez.
Kavganın da bir adabı var
Her sıhhatli ilişkinin esası, doğru bağlantıyla başlar. Tartışmadan sakınmak ve doğru bir bağlantıyla sıhhatli tartışabilmek için dikkat edilmesi ve ilişkide ilke kabul edilmesi gereken bazı kaideleri özümsemek ehemmiyetli...
- Öncelikle müzakere zamanını doğru seçmek gerek. Partneriniz coşkulu bir maça odaklanmışken "Hadi konuşalım” demek, doğru bir zaman değil. Onun da kendini konuşmaya hazır seziyor olması ehemmiyetli. İnsanlar aç, uykusuz, bitkin veya başka bir mevzu sebebiyle gerginken, hep daha stresli olur ve kavganın tartışmaya dönüşme olasılığı yükselir. Öncelikle meseleyi masaya yatırmak için, uygun bir zamanın evvelden kararlaştırılması ehemmiyetli. Böylece, konuşma öneriyi uygunsuz bir zamanda gelmez, taraflar manevi olarak sorunu
çözmeye hazırlanma fırsatı yakalar.
- Tartışılan mevzunun bir noktasında gerilim çoğaldığında, hiddetin mananın üzerine çıktığı sezildiğinde, konuşmaya kesinlikle ara verilmeli. O noktada kavgayı sürdürmek çözüme erişmeyeceği gibi, muhtemelen tartışmayla sonuçlanacak. Konuşmayı ertelemek, durgunlaştıktan sonra sorunu daha dikkatli ve çözümcül bir dille tekerrür ele almak, fayda getirecektir.
- Konuşmaya, haklı çıkmak veya karşıdakine yanlışını bildirmek gibi benliksel tuzaklardan temizleyerek, tamamen çözüm aramaya odaklı başlanmalı. Konuşmanın emelinin öğüt etmek veya had bildirmek değil, ilişkiyi daha huzurlu bir noktaya taşımak olduğu unutulmamalı.
- Her ne kadar üzülseniz veya hiddetlenseniz de, karşınızdaki bireyin rakibiniz değil, sevdiğiniz insan olduğunu usunuzdan çıkartmamalısınız. Şu anda asabi olabilirsiniz ama o bir hayli doğrultusuyla hoşlandığınız ve sevdiğiniz insan.
- Kavganın tamında doğru bağlantı dilini kullanmak için mücadele sarf edilmeli. Başka Bir Deyişle yalnızca eşiniz ya da partneriniz değil, bağlantıda bulunduğunuz tüm insanlarla konuşmalarınızda itina göstermeniz gereken, yazılı olmayan kaideler burada da geçerli olmalı. Beğendiğimize yüklenmek ve nazımızın geçmesini beklemek en kolayı. Oysa ayıp etmekten çekineceğimiz, kırılmasından korkacağımız ilk insan o olmalı.
- Gözyaşlarını silah olarak kullanmak ya da küsmek veya ilişkiyi tamamlamak gibi bağlantı kanalını kapatacak davranışlardan sakınmalı. Her kavgada ayrılık tehdidinin havada olması, samimiyeti yasaklayacaktır.
- Birey ya da duygular değil, tutumlar tenkit etilmeli. "Böyle davranırsan ben yokum” ya da "nasıl böyle düşünebilirsin” gibi tenkitlerden uzak durulmalı.
- Bağlantı süresince 'ben dili' kullanımına itina göstermeli. Başka Bir Deyişle "Lafımı kesip
durma. Ne kadar hürmetsizsin” diyen suçlayıcı bir davranış yerine, "Sözümü kesilmesini beğenmiyorum. Ne söyleyeceğimi unutuyorum” deyin...
-Bağlantı süresince genellemelerden sakınmalı ve o anda yaşanan meseleye odaklanmalı. "Sen her zaman sorumsuzsun zati” demek, o andaki sualin çözümüne hitap etmez.
- Müzakere sırasında başkalarıyla mukayese etilmek, karşılaştırılmak veya etiketlenmek, aktif dinlemenin önüne geçer ve birey korunma gereksinimi sezer. Hiç kimse başkasıyla karşılaştırılmak ve negatif doğrultularının yargısız bir şekilde etiketlenmesini istemez.
- Müzakere zamanınca ne denli negatif duygular yaşarsak yaşayalım, hürmet çerçevesinde davranmayı ve konuşmayı vazgeçmemeliyiz. Eşyaların havada uçtuğu, incitici sözcüklerin fütursuzca sarf edildiği bir kavganın ardından bir uzlaşma sağlanmış olsa dahi, yaşanan kavganın vazgeçeceği yara basit basit kapanmaz. Hürmetnın olmadığı bir ilişkide, sevgi de uzun vakit barınamaz, uçar gider.
Yeşim Varol
İlişki ve Konutluluk danışmanı
özel içeriğidir. Uymarım Yararlı Olmuşumdur Beni Takip Etmeyi Unutmayın
Yorumlar
Yorum Gönder