Konutluluklarda doğum sonrası kriz


Evet Arkadaşlar Bugün Yine güzel bir içerik ile sizlerleyim :)

Ne Yazık Ki bir hayli çift bu güç yarıyılı atlatamıyor ya da bu yarıyılın izlerini kalan konutlulukları süresince taşıyor. Oysa bu süreç konutluluk için en güç virajlardan biri ve hemen her çift için sancılı bir yarıyıl. Bu yarıyıla dair en büyük hata ise, çiftlerin problemi kendilerine has, kendilerinin muvaffak olamadıkları bir yarıyıl olarak idrak etmesi. Dolayısıyla, kendi konutluluklarından ve eşlerinden kuşkuya düşmeleri. Yaşanan aile kargaşasını, kendi iç sorunlarının yanlışı gibi görmeleri.

Oysa, şunu kabul etmek gerekli. Doğum yarıyılı konutlulukta en güç ikinci virajdır. İlk güçlü virajın konutluluk hazırlıkları olduğunu düşünüyorum. Zira konutluluk hazırlıkları, çiftlerin ailelerini bazen mecburi bazen gönüllü olarak tasarılara dâhil etmek zorunda oldukları ve fikir ayrılıkları ve temenniler sebebiyle çokça mesele yaşanan bir yarıyıl. Bu yarıyılım tekerrürü ve hatta o zaman biriktirilen memnuniyetsizliklerin sanki hesaplaşma anı olarak görülen ve yeniden krize mahal verilen ikinci yarıyılsa doğum sonrası. Aileler yeniden ya zorunlu olarak ya gönüllü olarak işin içine dâhil ve her kafadan çıkan ayrı seslerin çarpışma yarıyılı.

Netice; kırılmış ya da küsmüş aile büyükleri, haya kırıklığına uğramış ve birbirine artık kuşkuyla yanaşan çift ve "artık çocuk da var, parçalamak ihtimalsiz”la başlayan sanal esirlik duygusu.

Doğum yapmış yeni anne, gerek bebeğiyle alakalı evhamları, gerek yeni kumpasın getirisi kendine müddet ayıramama, uykusuz kalma vs. gibi fiziksel şartların güçlüğü, bir taraftan dayanak etmek veya ziyaret etmek için konuta dolan insanların koşullarını ağırlaştırması ve tabi bir de iniş çıkış gösteren hormonlarının tesiriyle patlamaya hazır bir bomba gibi yaşar ilk günleri.

Basit değil elbette, ne kadar istenen, özlenen bir bebek de olsa, dünyanın en hoş duygusu da olsa, gecenin gündüze karıştığı, okuduğunuz onca kitaba, dinlediğiniz onca nasihate karşın ne yapacağınızı öğrenemediğiniz bir yarıyıl bu. Herkesten dayanak beklenilen ama gelen dayanak önerilerinin bir o kadar da bunaltıcı olduğu zamanlar. Bu kargaşanın üzerine bir de aileler ilave edilince şenlik! başlıyor. Daha evvel öğrenmem kaç çocuk geliştirmiş büyük annelerin telkinleriyle hekiminizin önerileri çakışınca kuruntular, her yaptığınıza karışan, ya da her tümcesinde size bir şey ima eden kaynanalarla dip dibe oldukça gerginlik başlıyor. Biriken hiddet de genelde koca'ya yöneliyor. Bir Hayli bayan, bu yarıyılda eşini annesini yönet edememekle, annesine söz geçirememekle yargılıyor. Bu yarıyıl patlama olmadan atlatılsa dahi, bunu ömür boyu bağışlanmayacaklar listesine ilave edip ,eşine "ana kuzusu” veya "noksan” yaftalarını yapıştırıyor.

Kaynana kanadına bakınca onların da işi çok basit değil. Geline dayanak etmesen söz olur kaygısı, dayanak etsen yaranamıyorsun, hoşlanılmıyor öfkeyi. Bir de "zati bu gelinin bir şey bildiği yok, bakamaz bu torunuma. En iyisi ben bakayım” tipi kaynanalar var. Oğlumun bebeği, oğlumun konutu deyip, kendi zamanının çocuk yetiştirme şartlarını güçle dayatmaya çalışan tip. Yeni anne gelinin psikolojisini kavramaya çalışmaz. Zira ona göre gelini zati bir eli yağda bir eli balda yaşıyordur. Kendi doğumunu hatırlar da, hem bebeğine hem kaynanasına bakmıştır. Üstelik kocası da hiçbir şeye elini sürmemiş, bir su dahi getirmemiştir. Şimdi, karısının çevresinde pervane olan, çocuğun gazını çıkarmak için turlar atan oğluna bakıp da gelininin ne denli noksan, ne denli takviyeye fukara olduğunu görmemek ne muhtemel. İstenmeden yapılan dayanağın, dayanak değil baskı olduğunun farkında dahi olmadan, hocalığa soyunur. Buna karşın hoşnut edemediği geline beslediği hiddeti ise oğluna devrolur. Oğlu adam olsa da, bir tanecik anasını ezdirmese karısına. Yok yok, evlendikten sonra çok değişti bu çocuk. Yoksa böyle mi yetiştirmişti o oğlunu.

Her iki bayan için de vaziyet güç ve sancılı. Ama varsayım edileceği üzere en perişan ve arada sıkışmış gidişatta olan yeni baba, güçte koca, hayırsız evlat elbette. Ya annesini gözleyecek makûs koca olacak, ya karısının yanında yer alıp hayırsız evlat damgası gıda. Her iki tarafı da yönet etmeye çalışınca bakar ki hiçbir taraf yönet olmuyor. Yaptığı hiçbir şey değere geçmediği gibi iki bayan da yanlışlarını sayıp döküyor. Neredeyse tek ortak noktaları, onun yanlış olduğu mevzusunda birleşmek olmuş. Herkesin yanılgı yaptığı bu etrafta tek sayılan kendi yanlışları olmuş. Oysa o da ilk kez baba oluyor, ilk kez eşi ve annesi arasında bu denli kalıyor. Hayat onun için de değişmiş ve güçleşmiş. Başka Bir Deyişle onun da en yanılgıya sarih zamanı.

Bu tablo değişik biçimlerde de olsa, dozu değişik de olsa, hemen her çiftin deneyim ettiği bir süreç. Muhtemel olduğunca hoş görülü ve net olmak gerek. Bayanlar genelde imalarla irtibat kurar, ima edildiğini düşündükleri yüzünü hiddetlenir. Oysa net olmakta, neye gereksinim varsa onu ortaya koymakta fayda var.

Ve en ehemmiyetlisi….. Belki makûs bir yarıyıldı ama geçti gitti. Bu geçmiş yarıyılın kasvetini bu güne taşımamak gerek. Zati yeterince üzüldüyseniz, bir de o zamanki halinizi düşünüp şimdi yine üzülmekte ne fayda var.

Bakın yeni sene geliyor. Geçmiş kasvetleri geçen seneyle beraber geride vazgeçmek için bir neden. Daha mutlu bir yıl için, size de iş düşüyor.

Sevgiler,

Yeşim Varol

İlişki ve Konutluluk Danışmanı

Uymarım Yararlı Olmuşumdur Beni Takip Etmeyi Unutmayın

Yorumlar