Evet Arkadaşlar Bugün Yine güzel bir içerik ile sizlerleyim :)
Bayan bayana yapılan sohbetlerin ana mevzularından biri de 'erkeklerin düşüncesizliği'dir. Bayanlar, erkek dostlarının ya da eşlerinin duyarsız olduğundan, romantik olmadığından, kezlerce imada bulundukları ya da başkalarının ilişkilerinden misaller verdikleri halde eşinin/sevgilisinin kendilerine hiç jest yapmadığından yakınırlar. "Bir gün bir çiçek alıp gelmedi”, "Bir kere sürpriz yapsa, bir yerde yemek rezervasyonu yaptırmış olsa...”, "Konutluluk öneriyi yaparken dahi tek taş yüzük almadı” diye yakınıp dururlar. Arzlar çoğu zaman eş olsa da "Neden böyle bir temenniniz olduğunu söylemediniz?” sualine verilen yanıt hep aynı; "Söyledikten sonra ne değeri var? Kendisi düşünmedikten sonra...”
Begüm de eş mevzulardan davacı:
"Üç yıldır birlikteyiz, hala beni tanıyamadı” diye anlatıyor. "Benim doğum günlerine ne kadar önemsediğimi artık kavramış olmalıydı. Ben Batu'nun her doğum gününde sürpriz parti kumpaslarım. Yalnızca onun değil, annesinin, babasının doğum günlerini de hiç kaçırmam. Her seferinde kuru bir teşekkür ve 'ne gerek vardı?' tümceleriyle geçiştirilirim. Benim doğum günüme gelince; bir armağan ile özel bir gün yarattı varsayıyor. Hiç sürpriz yok!”
Begüm'e iki sual soruyorum: "Senin itinayla hazırladığın bu doğum günü sürprizlerini Batu beğeniyor mu?” "Aslını beğenmiyor!” diye yanıtlıyor. "Batu sürpriz beğenmez. Kendi doğum gününü de hiç önem vermez hakikatinde. Ama ben sürpriz yapmayı hoşlanıyorum.” Başka Bir Deyişle Begüm, hakikatinde Batu'yu mutlu etmek için değil, kendisi beğendiği için özel doğum günü tasarıları yapıyor. Ardından öteki sorumu yöneltiyorum: "Batu'ya doğum günleri ile alakalı temennilerini hiç anlattın mı?” Begüm inatçı bir biçimde kafasını sallıyor. "Hayır tabii ki” diyor. Ardından beklediğim tümce geliyor: "Ben söyledikten sonra ne anlamı var ki? Kendiliğinden düşünmesi gerek.” Bayanlar, kendilerinin dile getirmesi üzerine erkeğin arzlarını karşılaması vaziyetini natürel bulmuyorlar. Jestin güçle yapıldığını, içten gelmeden yapılan jestin yapay olacağını ve mutluluk vermeyeceğini düşünüyorlar. Hemcinslerimin duygularını herne kadar kavrasam da bu görüşe çok katılmıyorum. Bunu bir temennilerinizi tanıtma süreci olarak görmelisiniz. Siz istediniz diye jest yapması, hiç yapmamasından iyi değil mi? Hiç değilse, sizin isteklerinize ve ağzınızdan çıkan laflara umursuyor ve sizi mutlu etmeye çalışıyor demektir.
Erkekler, bayanların düşündüğünün aksine, bu cins jestleri içlerinden gelmediğinden değil, düşünemediklerinden yapmazlar. Kendileri için bu cins jestleri lüzumlu bulmadıkları ve ehemmiyet sıralamalarında romantizm öncelikli olmadığı için, bayanların bu cins temennileri olduğunu bilmezler, bilseler de gereğini düşünmezler. Güzel, çoğu erkek, evlenme arifesinde zati bir sürü gider varken niçin kendilerince hiçbir işe yaramayacak bir tek taşa dünyanın parasını vermeleri gerektiğini de kavramaz. Hele bir de sevgilileri böyle bir arzda bulunmuyorsa, kardeşleri, anneleri de onları uyarmıyorsa, tamamen fuzuli buldukları bir gideri yapmaya gerek dinlemezler. Bayanlar da temennilerini dile getirmedikleri, eşleri de kendiliğinden düşünmediği için, seneler sonra dahi içlerinde ukte kalacak birikimler yaratıp üst üste düğümlerler. "Evlenirken bana bir yüzüğü dahi çok gördü”, "Bir konutluluk yıldönümümüzde dahi, bir çöp alıp gelmedi” diye ömür boyu kocalarının ne kadar duyarsız olduğunu anlatırken, içlerinde belki de yeterince hoşlanılmıyor olmalarının sancısını dinler dururlar.
Bayan ve erkek arasındaki bu düşünce değişikliğinin tamamen çocukluk öğrenimlerimizden kaynaklandığına inanıyorum. Zati genetik olarak erkekler daha mekanik, daha rasyonel ve daha zorunluluk üzerine düşünmeye yatkın. Bayanlar ise daha naif ve duygusal... Cemiyetsel koşullanmalar da cabası; öneriyi erkek yapar, bayan naz yapar, erkek armağanlar alır filan filan…
Bir de çocukluk zamanlarımızdaki günlük yaşamımızı düşünün. Şimdi büyük kent koşullarında pek muhtemel değil ama bizim çocukluğumuzda, oğulları kahvaltısını tamamlar bitmez
kendilerini caddeye atar, akşam babalar konuta gelene kadar kan ter içinde koşturur dururdu. Kız çocukları ise daha kısıtlı zamanlarda dışarıda oynar, sürelerini genelde anneleri ile beraber, konut işlerine destek ederek, kalan zamanlarda da ya herkesin kocasından yakındığı komşu günlerinde ya da televizyon karşısında pembe dizi izleyerek geçirirlerdi. Kocalardan yakınılan komşu günlerinden usumuzda kalan kocamızın neyi yapmaması gerektiğiyken, pembe dizilerden de birbirinden yakışıklı ve romantik erkeklerin sevgililerine şampanya bardakları içinde yüzükler armağan ettiklerini, münazaraların ardından konutlarına giren bayanların, demet demet güllerle karşılaştıklarını seçer, belleğimize alırdık. Bu romantik sahnelerde annelerimizin iç geçirdiğini sık sık duyur, evlenmek üzere geliştirilen genç kızlar olarak, annemiz yaşayamasa dahi, biz geliştiğimizde bu kadar gu¨zel aşk konutlulukları yaşayacağımızı hayal ederdik.
Sanki izlediğimiz pembe dizideki holding işverenlerinin alabildiği pahalı armağanları karşımıza çıkacak her erkek almaya parasal olarak muktedirmiş gibi. Oysa bizim izlediğimiz hiçbir pembe diziyi izlemeden gelişen erkekler, top peşinde koştururken, ne şampanyadan çıkan yüzüklerden haberdarlar ne de demet demet güllerden.
Onların anneleri de komşu gu¨nlerinde kocalarından şikayet eder ve pembe dizilerde iç geçirirken, oğullarını eşlerinden daha romantik olacakları biçimde yetiştirmeyi düşünmemişler dahi. Ya da düşünmüşler ama oğlunun mutlu edeceği müstakbel gelinleri gözlerinin önüne gelince 'ne gerek var?' diye bırakmışlar. İşte mesele burada başlıyor. İlişkimizi yaşarken, eşimizi ya da sevgilimizi hoşlanıldığımızı da öğreniyorsak, her gu¨n bu sevgiyi test etkenin ne anlamı var? "Saç diplerimi boyattığımı fark etti mi, iki santimetre de kısalttırdım üstelik... Beni beğenmiyor mu artık?” gibi evhamlarla içimizi kemireceğimize ya da adamı sıkıldıracağımıza, bazı şeyleri güvene vazgeçsek, sevgiyi her gün test etmesek, istediğimiz şeyleri eşimize sarihçe söylesek ve eşimiz karşılık verince de mutlu olmayı ve şükretmeyi öğrensek, yaşam öncelikle bizim için daha basit olmaz mı?
- Partnerinizin sevgisini test etmeye çalışmak için dile getirmediğiniz temennilerinizi kullanmayın.
- Temennilerinizi kendi içinizde gizlemek yerine kesinlikle paylaşın. Kendinizi tanıtmak, neye üzülüp neyle neşelendiğinizi partnerinize anlatmak sizin mesullüğünüz.
- Partnerinizin güzelinize giden tutumlarında kesinlikle pozitif geri bildirimde bulunun. Böylece hangi tutumlarının güzelinize gittiğini kavrayabilir. Pozitif tavırların
geri bildirimle pekiştiğini unutmayın.
- Dile getirdiğiniz temennileriniz partneriniz tarafından yerine getirildiğinde mutluluğunuzu göstermekten çekinmeyin. Siz istediniz diye yapılan bir jestin değeri büyük olmalı.
- Beklediğiniz tavırları öncelikle siz partnerinize yöneltin. Jestler karşılıklı adımlarla gelişir.
Konutluluk ve ilişki danışmanı
Yeşim Varol
özel içeriğidir. Uymarım Yararlı Olmuşumdur Beni Takip Etmeyi Unutmayın
Yorumlar
Yorum Gönder